|
Kategori |
İngilizce |
Türkçe |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
a little bit zf.
|
azıcık |
|
But, I don't eat even a little bit of meat.
Ama ben azıcık bile et yemem.
More Sentences
|
2 |
Yaygın Kullanım |
a little bit zf.
|
birazcık |
|
Could we request that the bells be rung a little bit earlier?
Zillerin biraz daha erken çalınmasını talep edebilir miyiz?
More Sentences
|
General |
|
3 |
Genel |
a little something i.
|
küçük bir şey |
|
This is a little something I bought for you.
Bu senin için aldığım küçük bir şey.
More Sentences
|
4 |
Genel |
a little later zf.
|
biraz sonra |
|
Can we meet a little later?
Biraz sonra buluşabilir miyiz?
More Sentences
|
5 |
Genel |
a little bit zf.
|
bir parça |
|
But, I don't eat even a little bit of meat.
Fakat ben bir parça et bile yemiyorum.
More Sentences
|
Colloquial |
|
6 |
Konuşma Dili |
a little weird expr.
|
biraz tuhaf |
|
Tom thinks Mary is a little weird.
Tom, Mary'nin biraz tuhaf olduğunu düşünüyor.
More Sentences
|
7 |
Konuşma Dili |
a little stressed expr.
|
biraz stresli |
|
Tom is just a little stressed lately.
Tom son zamanlarda biraz stresli.
More Sentences
|
8 |
Konuşma Dili |
a little expensive expr.
|
biraz pahalı |
|
The ingredients for this recipe are a little expensive.
Bu tarifin malzemeleri biraz pahalı.
More Sentences
|
Idioms |
|
9 |
Deyim |
a little bird i.
|
kuşlar (söyledi) |
|
A little bird told me that.
Bunu bana kuşlar söyledi.
More Sentences
|
10 |
Deyim |
a little bird i.
|
küçük bir kuş (söyledi) |
|
A little bird told me that.
Bunu bana küçük bir kuş söyledi.
More Sentences
|
11 |
Deyim |
a little green s.
|
solgun |
|
You look a little green around the gills.
Sen biraz solgun görünüyorsun.
More Sentences
|
|
12 |
Deyim |
a little (bit) pricey expr.
|
biraz pahalı |
|
I think that hotel is going to be a little pricey for you.
O otelin senin için biraz pahalı olacağını düşünüyorum.
More Sentences
|
Speaking |
|
13 |
Konuşma |
a little later expr.
|
biraz sonra |
|
Could you come back a little later?
Biraz sonra gelebilir misin?
More Sentences
|
14 |
Konuşma |
wait a little expr.
|
biraz bekle |
|
Please wait a little while.
Lütfen biraz bekle.
More Sentences
|
Common Usage |
|
15 |
Yaygın Kullanım |
in a little while zf.
|
birazdan |
|
16 |
Yaygın Kullanım |
a little later zf.
|
birazdan |
|
General |
|
17 |
Genel |
a little garden i.
|
küçük bir bahçe |
|
18 |
Genel |
a little request i.
|
küçük bir istek |
|
19 |
Genel |
a little flesh wound i.
|
küçük bir sıyrık |
|
20 |
Genel |
a little flesh wound i.
|
ufak bir sıyrık |
|
21 |
Genel |
quite a little i.
|
çok sayıda olan şey |
|
22 |
Genel |
quite a little i.
|
büyük miktar |
|
23 |
Genel |
quite a little i.
|
büyük ölçü |
|
24 |
Genel |
quite a little i.
|
büyük oran |
|
25 |
Genel |
a little something i.
|
az miktar |
|
26 |
Genel |
a little of us i.
|
biraz bizden |
|
27 |
Genel |
dig in a little f.
|
ayrıntıya girmek |
|
28 |
Genel |
escape (from a dangerous situation) with little or no harm f.
|
ucuz atlatmak |
|
29 |
Genel |
escape (from a dangerous situation) with little or no harm f.
|
ucuz kurtulmak |
|
30 |
Genel |
know a little f.
|
az bilmek |
|
31 |
Genel |
wait a little while f.
|
az beklemek |
|
|
32 |
Genel |
eat a little f.
|
az yemek |
|
33 |
Genel |
get outdoors a little f.
|
biraz dışarı çıkmak |
|
34 |
Genel |
have a little nap f.
|
kestirmek (kısa uyku) |
|
35 |
Genel |
have a little nap f.
|
birazcık kestirmek |
|
36 |
Genel |
scream like a little girl f.
|
küçük bir kız gibi bağırmak |
|
37 |
Genel |
find the assignments a little unchallenging f.
|
verilen görevleri biraz basit bulmak |
|
38 |
Genel |
discuss a little problem f.
|
küçük bir sorunu tartışmak |
|
39 |
Genel |
show a little love f.
|
biraz sevgi göstermek |
|
40 |
Genel |
do a little research about someone f.
|
biri hakkında küçük bir araştırma yapmak |
|
41 |
Genel |
do a little research about someone f.
|
biri hakkında ufak bir araştırma yapmak |
|
42 |
Genel |
punch a little child f.
|
küçük bir çocuğa yumruk atmak |
|
43 |
Genel |
look like a little angel f.
|
küçük bir melek gibi görünmek |
|
44 |
Genel |
act a little strange lately f.
|
son zamanlarda biraz garip davranmak |
|
45 |
Genel |
have a little too much to drink f.
|
içkiyi biraz fazla kaçırmak |
|
46 |
Genel |
have a little party f.
|
küçük bir parti vermek |
|
47 |
Genel |
die a little bit every day f.
|
her gün birazcık daha ölmek |
|
48 |
Genel |
go a little heavy on the eye makeup f.
|
göz makyajını biraz abartmak |
|
49 |
Genel |
be a little late f.
|
biraz geç kalmak |
|
50 |
Genel |
be a little sad f.
|
biraz üzülmek |
|
51 |
Genel |
get a little upset f.
|
biraz üzülmek |
|
52 |
Genel |
a little bit ill s.
|
biraz hasta |
|
53 |
Genel |
a little of s.
|
-in birazını |
|
54 |
Genel |
a little at a time zf.
|
bölüm bölüm |
|
55 |
Genel |
for a little while zf.
|
kısa bir süreden beri |
|
56 |
Genel |
for a little while zf.
|
birsüre |
|
57 |
Genel |
a little while ago zf.
|
henüz |
|
58 |
Genel |
a little while ago zf.
|
biraz önce |
|
59 |
Genel |
not a little zf.
|
epey |
|
60 |
Genel |
for a little zf.
|
azıcık |
|
61 |
Genel |
a little way off zf.
|
biraz uzakta |
|
62 |
Genel |
not a little zf.
|
bir hayli |
|
63 |
Genel |
not a little zf.
|
ziyadesiyle |
|
64 |
Genel |
for a little zf.
|
kısa bir zaman için |
|
65 |
Genel |
in a little while zf.
|
kısa sürede |
|
66 |
Genel |
a little more time zf.
|
bir müddet daha |
|
67 |
Genel |
a little bit late zf.
|
azıcık geç |
|
68 |
Genel |
a little bit late zf.
|
biraz geç |
|
69 |
Genel |
a little while back zf.
|
yakın zaman önce |
|
70 |
Genel |
after a little while zf.
|
kısa bir süre sonra |
|
71 |
Genel |
a little bit of both zf.
|
ikisinden de biraz |
|
|
72 |
Genel |
a little too much zf.
|
biraz çok |
|
73 |
Genel |
a little bit more zf.
|
çok az daha |
|
74 |
Genel |
a little beyond zf.
|
az ötesinde |
|
75 |
Genel |
a little bit more zf.
|
birazcık daha |
|
76 |
Genel |
quite a little zf.
|
oldukça fazla |
|
Phrasals |
|
77 |
Öbek Fiiller |
find (someone or something) a little off f.
|
(birini/bir şeyi) biraz garip/tuhaf bulmak |
|
78 |
Öbek Fiiller |
find (someone or something) a little off f.
|
(birini/bir şeyi) biraz başıbozuk/kural dışı bulmak |
|
79 |
Öbek Fiiller |
find (someone or something) a little off f.
|
(birini/bir şeyi) biraz değişik bulmak |
|
Phrases |
|
80 |
İfadeler |
a little bit louder i.
|
biraz daha yüksek (ses) |
|
81 |
İfadeler |
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr.
|
göründüğü yaşta |
|
82 |
İfadeler |
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr.
|
gözünün gördüğü yaşta |
|
83 |
İfadeler |
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr.
|
yaşını söylemeyip soruyu geçiştirmek için söylenen bir söz |
|
84 |
İfadeler |
a little bit of bread and no cheese [uk] expr.
|
sarı yelve'nin ötüşünü belirtmek üzere kullanılan yansıtma ifade |
|
85 |
İfadeler |
a little from column a, a little from column b expr.
|
hem ondan hem de şundan |
|
86 |
İfadeler |
a little from column a, a little from column b expr.
|
hem birinden hem ötekinden |
|
87 |
İfadeler |
as old as my eyes and a little (bit) older than my teeth expr.
|
yaş sorulduğunda verilen muğlak cevap |
|
88 |
İfadeler |
you can't be a little bit pregnant expr.
|
çok az hamile olamazsın |
|
89 |
İfadeler |
you can't be a little bit pregnant expr.
|
ya içindesin ya dışında |
|
90 |
İfadeler |
you can't be a little bit pregnant expr.
|
işin içine iyice gömülmek/girmek lazım/gerekli |
|
91 |
İfadeler |
you can't be a little bit pregnant expr.
|
öylece ucundan olmaz kendini iyice bu işe vermen gerek |
|
92 |
İfadeler |
you can't be a little bit pregnant expr.
|
üşenenin/erinenin oğlu kızı olmaz |
|
93 |
İfadeler |
you can't be a little bit pregnant expr.
|
çalışmayanın kısmeti olmaz |
|
94 |
İfadeler |
you can't be a little bit pregnant expr.
|
ya hep ya hiç |
|
95 |
İfadeler |
you can't be a little bit pregnant expr.
|
ya herrü ya merrü |
|
96 |
İfadeler |
you can't be a little bit pregnant expr.
|
canla başla çalışmak lazım öyle yarım ağızla/gönülle iş yapılmaz |
|
97 |
İfadeler |
you can't be a little bit pregnant expr.
|
gebelik yarım olmaz |
|
98 |
İfadeler |
a little bit of bread and no cheese [uk] expr.
|
sarı çintenin (sarı kiraz kuşu) ötüşünü andıran bir yansımalı/onomatopeik ifade |
|
99 |
İfadeler |
a little bit of bread and no cheese [uk] expr.
|
sarı yelve'nin ötüşünü belirtmek üzere kullanılan yansıtma ifade |
|
100 |
İfadeler |
a little bit of bread and no cheese [uk] expr.
|
bir parça ekmek, peynir istemez |
|
101 |
İfadeler |
a little goes a long way expr.
|
az miktarda kullanımı yeterlidir |
|
102 |
İfadeler |
even a little expr.
|
az da olsa |
|
103 |
İfadeler |
once upon a time there was a little girl expr.
|
bir zamanlar küçük bir kız varmış |
|
104 |
İfadeler |
to exaggerate a little expr.
|
biraz abartırsak |
|
105 |
İfadeler |
a little while before expr.
|
den/e bir süre önce |
|
106 |
İfadeler |
a little while before expr.
|
çok az bir süre önce |
|
107 |
İfadeler |
more than a little expr.
|
çok |
|
108 |
İfadeler |
more than a little expr.
|
önemli ölçüde |
|
109 |
İfadeler |
more than a little expr.
|
az değil |
|
110 |
İfadeler |
more than a little expr.
|
oldukça |
|
111 |
İfadeler |
more than a little excited expr.
|
çok heyecanlı |
|
112 |
İfadeler |
more than a little excited expr.
|
oldukça heyecanlı |
|
Proverb |
|
113 |
Atasözü |
a little stone may upset a large cart
|
ummadık taş baş yarar |
|
114 |
Atasözü |
many a little makes a mickle
|
damlaya damlaya göl olur |
|
115 |
Atasözü |
a little knowledge is a dangerous thing
|
yarı cahilden kork |
|
116 |
Atasözü |
difficult is done at once; the impossible takes a little longer
|
zoru hemen yaparız; imkansız, biraz zaman alır |
|
117 |
Atasözü |
little knowledge is a dangerous thing
|
yarı cahilden kork |
|
118 |
Atasözü |
little learning is a dangerous thing
|
az bilmek tehlikelidir |
|
119 |
Atasözü |
little learning is a dangerous thing
|
yarı cahilden kork |
|
120 |
Atasözü |
little knowledge is a dangerous thing
|
az bilmek tehlikelidir |
|
121 |
Atasözü |
a little fire is quickly trodden out
|
yılanın başı küçükken ezilir |
|
122 |
Atasözü |
a little fire is quickly trodden out
|
yılanın başını küçükken ezeceksin |
|
123 |
Atasözü |
a little fire is quickly trodden out
|
bir problemi küçükken çözmek gerekir ki büyüyüp çözülmeyecek hale gelmesin |
|
124 |
Atasözü |
a little (hard) work never hurt anybody
|
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez |
|
125 |
Atasözü |
a little (hard) work never hurt anybody
|
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez |
|
126 |
Atasözü |
a little (hard) work never hurt anyone
|
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez |
|
127 |
Atasözü |
a little (hard) work never hurt anyone
|
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez |
|
128 |
Atasözü |
a little (hard) work never killed anybody
|
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez |
|
129 |
Atasözü |
a little (hard) work never killed anybody
|
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez |
|
130 |
Atasözü |
a little (hard) work never killed anyone
|
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmak kimseyi öldürmez |
|
131 |
Atasözü |
a little (hard) work never killed anyone
|
biraz fazla/yoğun/sıkı çalışmaktan kimseye zarar gelmez |
|
132 |
Atasözü |
a little learning is a dangerous thing
|
yarı cahilden kork |
|
133 |
Atasözü |
a little learning is a dangerous thing
|
az bilmek tehlikelidir |
|
134 |
Atasözü |
a little too late is much too late
|
biraz bile gecikse iş işten geçmiş olur/demektir |
|
135 |
Atasözü |
a little too late is much too late
|
gecikme gecikmedir |
|
136 |
Atasözü |
a little too late is much too late
|
gecikmenin azı çoğu yoktur |
|
137 |
Atasözü |
beware of little expenses; a small leak will sink a great ship
|
küçük harcamalara dikkat et, küçük bir sızıntı kocaman bir gemiyi batırır |
|
138 |
Atasözü |
beware of little expenses; a small leak will sink a great ship
|
görünmeyen küçük harcamalar zamanla tüm kaynakları/sermayeyi tüketir |
|
139 |
Atasözü |
many a little makes a muckle
|
damlaya damlaya göl olur |
|
Colloquial |
|
140 |
Konuşma Dili |
(a little/bit) rough around the edges i.
|
akşamdan kalma |
|
141 |
Konuşma Dili |
a little honesty i.
|
biraz dürüstlük |
|
142 |
Konuşma Dili |
(a little/bit) rough around the edges i.
|
kaba saba |
|
143 |
Konuşma Dili |
a little family problem i.
|
küçük bir aile problemi |
|
144 |
Konuşma Dili |
a little family problem i.
|
küçük bir ailevi problemi |
|
145 |
Konuşma Dili |
a little terrace i.
|
ufak bir teras |
|
146 |
Konuşma Dili |
be (a bit, a little) on the cold, small f.
|
(biraz) soğuk, küçük olmak |
|
147 |
Konuşma Dili |
be (a bit, a little) on the cold, small f.
|
(azıcık) soğuk, küçük kaçmak |
|
148 |
Konuşma Dili |
be a little angry f.
|
biraz kızgın olmak |
|
149 |
Konuşma Dili |
come a little closer f.
|
biraz yaklaşmak |
|
150 |
Konuşma Dili |
be a little shook up f.
|
biraz sarsılmak |
|
151 |
Konuşma Dili |
go for a little ride f.
|
küçük bir yolculuğa çıkmak |
|
152 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) hasta gibi görünmek |
|
153 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) solgun görünmek |
|
154 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) sağlıksız görünmek |
|
155 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) keyifsiz görünmek |
|
156 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) rahatsız görünmek |
|
157 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) bitkin görünmek |
|
158 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) neşesiz görünmek |
|
159 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) huzursuz görünmek |
|
160 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) morali bozuk görünmek |
|
161 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) garip görünmek |
|
162 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) tuhaf görünmek |
|
163 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) uygunsuz durmak |
|
164 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) anormal görünmek |
|
165 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) standardın altında durmak |
|
166 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) bozuk gibi görünmek |
|
167 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) çürümüş/bozulmuş gibi görünmek |
|
168 |
Konuşma Dili |
look (a little/bit) off f.
|
(biraz) bozuk/bozulmuş gibi durmak |
|
169 |
Konuşma Dili |
show (some/a little) ankle f.
|
ayak bileğini/bileğinin birazını göstermek |
|
170 |
Konuşma Dili |
show (some/a little) ankle f.
|
ayak bileğini/bileğinin bir kısmını açıkta bırakmak |
|
171 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz soluk olmak |
|
172 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz solgun olmak |
|
173 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz keyifsiz olmak |
|
174 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz rahatsız olmak |
|
175 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz hasta olmak |
|
176 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz sorunlu olmak |
|
177 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz bitkin olmak |
|
178 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
bir tahtası eksik olmak |
|
179 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz tuhaf olmak |
|
180 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz garip olmak |
|
181 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz yanlış olmak |
|
182 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz normal dışı olmak |
|
183 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz bozuk olmak |
|
184 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz düşük nitelikli olmak |
|
185 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz bozulmuş olmak |
|
186 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
biraz çürümüş olmak |
|
187 |
Konuşma Dili |
be a little off f.
|
bozulmaya/çürümeye başlamak |
|
188 |
Konuşma Dili |
a little bit zf.
|
bir tık |
|
189 |
Konuşma Dili |
a little dab'll do ya [us] expr.
|
az bir miktar kafi |
|
190 |
Konuşma Dili |
a little dab'll do ya [us] expr.
|
az bir miktar yeterli |
|
191 |
Konuşma Dili |
perhaps a little later expr.
|
belki biraz sonra |
|
192 |
Konuşma Dili |
a little this a little that expr.
|
biraz şundan biraz bundan |
|
193 |
Konuşma Dili |
a little skinny expr.
|
biraz sıska |
|
194 |
Konuşma Dili |
perhaps a little later expr.
|
belki az sonra |
|
195 |
Konuşma Dili |
with a little money expr.
|
çok az bir parayla |
|
196 |
Konuşma Dili |
a little is better than none expr.
|
hiç yoktan iyidir |
|
197 |
Konuşma Dili |
(a little/bit) rough around the edges expr.
|
görgüsüz |
|
198 |
Konuşma Dili |
(a little/bit) rough around the edges expr.
|
kültürsüz |
|
199 |
Konuşma Dili |
(a little/bit) rough around the edges expr.
|
kaba ama iş görür |
|
200 |
Konuşma Dili |
a little game expr.
|
küçük bir oyun |
|
201 |
Konuşma Dili |
only a little longer expr.
|
sadece kısa bir süre sonra |
|
202 |
Konuşma Dili |
(a little/bit) rough around the edges expr.
|
vasat ama işe yarar |
|
203 |
Konuşma Dili |
a little dab'll do ya expr.
|
azıcık |
|
204 |
Konuşma Dili |
a little dab'll do ya expr.
|
bir damla |
|
205 |
Konuşma Dili |
a little dab'll do ya expr.
|
bir tutam |
|
206 |
Konuşma Dili |
a little dab'll do ya expr.
|
bir çimdik |
|
207 |
Konuşma Dili |
a little dab'll do ya [us] expr.
|
azıcık kafi |
|
208 |
Konuşma Dili |
a little dab'll do ya [us] expr.
|
azıcık yeterli |
|
209 |
Konuşma Dili |
a little dab'll do ya [us] expr.
|
bir tutam yeterli |
|
210 |
Konuşma Dili |
a little dab'll do ya [us] expr.
|
bir gıdım kafi |
|
211 |
Konuşma Dili |
a little dab'll do ya [us] expr.
|
bir damla yeterli |
|
212 |
Konuşma Dili |
a little dab'll do ya [us] expr.
|
bir tutam kafi |
|
213 |
Konuşma Dili |
a little dab'll do ya [us] expr.
|
bir çimdik yeterli |
|
214 |
Konuşma Dili |
a little dab will do you [us] expr.
|
azıcık kafi |
|
215 |
Konuşma Dili |
a little dab will do you [us] expr.
|
azıcık yeterli |
|
216 |
Konuşma Dili |
a little dab will do you [us] expr.
|
bir tutam yeterli |
|
217 |
Konuşma Dili |
a little dab will do you [us] expr.
|
bir gıdım kafi |
|
218 |
Konuşma Dili |
a little dab will do you [us] expr.
|
bir damla yeterli |
|
219 |
Konuşma Dili |
a little dab will do you [us] expr.
|
bir tutam kafi |
|
220 |
Konuşma Dili |
a little dab will do you [us] expr.
|
bir çimdik yeterli |
|
221 |
Konuşma Dili |
you look a little peaked expr.
|
kusacak gibi duruyorsun |
|
222 |
Konuşma Dili |
you look a little peaked expr.
|
fenalaşacak gibi görünüyorsun |
|
223 |
Konuşma Dili |
you look a little peaked expr.
|
kusacak gibisin |
|
224 |
Konuşma Dili |
in a little bit expr.
|
yakında |
|
225 |
Konuşma Dili |
in a little bit expr.
|
birazdan |
|
226 |
Konuşma Dili |
in a little bit expr.
|
az sonra |
|
227 |
Konuşma Dili |
in a little bit expr.
|
hemen |
|
228 |
Konuşma Dili |
in a little bit expr.
|
kısa süre içinde |
|
229 |
Konuşma Dili |
in a little bit expr.
|
biraz sonra |
|
230 |
Konuşma Dili |
in a little bit expr.
|
çok geçmeden |
|
231 |
Konuşma Dili |
a little birdie told me expr.
|
kuşlar söyledi |
|
232 |
Konuşma Dili |
a little birdie told me expr.
|
bana kuşlar söyledi |
|
233 |
Konuşma Dili |
a little birdie told me expr.
|
küçük bir kuş söyledi |
|
234 |
Konuşma Dili |
a little later, perhaps expr.
|
belki birazdan |
|
235 |
Konuşma Dili |
a little later, perhaps expr.
|
belki biraz sonra |
|
236 |
Konuşma Dili |
a little later, perhaps expr.
|
belki daha sonra |
|
237 |
Konuşma Dili |
a little later, perhaps expr.
|
daha sonra belki |
|
238 |
Konuşma Dili |
a little later, perhaps expr.
|
birazdan belki |
|
239 |
Konuşma Dili |
a little of this a little of that expr.
|
biraz ondan biraz şundan |
|
240 |
Konuşma Dili |
see you in a (little) while exclam.
|
birazdan görüşürüz |
|
241 |
Konuşma Dili |
see you in a (little) while exclam.
|
gün içerisinde görüşürüz |
|
Idioms |
|
242 |
Deyim |
a little green i.
|
tecrübesiz |
|
243 |
Deyim |
a little pot is soon hot i.
|
küçük enişte |
|
244 |
Deyim |
a lonely little petunia in an onion patch i.
|
bataklıktaki çiçek |
|
245 |
Deyim |
a little green i.
|
deneyimiz |
|
246 |
Deyim |
a little pot is soon hot i.
|
öfkeli şirin |
|
247 |
Deyim |
a lonely little petunia in an onion patch i.
|
bir ortamda sırıtma |
|
248 |
Deyim |
a little green i.
|
toy |
|
249 |
Deyim |
a little pot is soon hot i.
|
patlamaya hazır bomba gibi olan kimse |
|
250 |
Deyim |
a lonely little petunia in an onion patch i.
|
ait hissetmediğin yerde bulunma |
|
251 |
Deyim |
a little green i.
|
acemi |
|
252 |
Deyim |
a little pot is soon hot i.
|
barut fıçısı gibi olan kişi |
|
253 |
Deyim |
a lonely little petunia in an onion patch i.
|
bir ortama yakışmama |
|
254 |
Deyim |
a little green i.
|
çaylak |
|
255 |
Deyim |
a little pot is soon hot i.
|
kızdırması kolay olan kişi |
|
256 |
Deyim |
a lonely little petunia in an onion patch i.
|
kel alaka olma |
|
257 |
Deyim |
little frog in a big pond i.
|
büyük denizde küçük balık |
|
258 |
Deyim |
a nice little earner (brit) i.
|
çok para kazandıran iş |
|
259 |
Deyim |
a little horror i.
|
haşarı/azgın ufaklık |
|
260 |
Deyim |
a nice little earner (brit) i.
|
karlı iş |
|
261 |
Deyim |
a little tin god i.
|
kendisini dev aynasında gören |
|
262 |
Deyim |
a little bird told me i.
|
kuşlar söyledi |
|
263 |
Deyim |
a little tin god i.
|
küçük dağları ben yarattım havalarında |
|
264 |
Deyim |
a big fish in a little pond i.
|
küçük denizde büyük balık |
|
265 |
Deyim |
a little tin god i.
|
küçük dağları ben yarattım diyen kimse |
|
266 |
Deyim |
a little horror i.
|
küçük/tam bir canavar |
|
267 |
Deyim |
a little bird i.
|
(kim olduğu söylenmeyen bir haberci anlamında) kuşlar |
|
268 |
Deyim |
a little bird i.
|
ismi lazım değil biri |
|
269 |
Deyim |
a little frog in a big pond i.
|
büyük denizde küçük balık |
|
270 |
Deyim |
a little tin god i.
|
kendini dev aynasında gören kimse |
|
271 |
Deyim |
a little tin god i.
|
küçük dağları ben yarattım havalarında kimse |
|
272 |
Deyim |
a little tin god i.
|
küçük dağları ben yarattım diyen kimse |
|
273 |
Deyim |
a little tin god i.
|
kendini tanrı sanan kimse |
|
274 |
Deyim |
give a little f.
|
az vermek |
|
275 |
Deyim |
feel a little under the weather f.
|
kendini iyi hissetmemek |
|
276 |
Deyim |
be feeling a little under the weather f.
|
kendini iyi hissetmemek |
|
277 |
Deyim |
feel a little under the weather f.
|
kendini kötü hissetmek |
|
278 |
Deyim |
be feeling a little under the weather f.
|
kendini kötü hissetmek |
|
279 |
Deyim |
feel a little under the weather f.
|
kendini çok iyi hissetmemek |
|
280 |
Deyim |
be feeling a little under the weather f.
|
kendini çok iyi hissetmemek |
|
281 |
Deyim |
give a little f.
|
az bir katkıda bulunmak |
|
282 |
Deyim |
give a little f.
|
cüzi bir katkıda bulunmak |
|
283 |
Deyim |
give a little f.
|
basınçla yerinden oynamak |
|
284 |
Deyim |
give a little f.
|
basınçla eğilmek |
|
285 |
Deyim |
give a little f.
|
basınçla bel vermek |
|
286 |
Deyim |
give a little f.
|
birazcık ödün vermek |
|
287 |
Deyim |
give a little f.
|
birazcık esnek davranmak |
|
288 |
Deyim |
give a little f.
|
birazcık uyum sağlamak |
|
289 |
Deyim |
give a little f.
|
birazcık geri adım atmak |
|
290 |
Deyim |
give a little f.
|
birazcık kabul etmek |
|
291 |
Deyim |
give a little f.
|
az bir şey yerinden oynamak |
|
292 |
Deyim |
give a little f.
|
biraz bel vermek |
|
293 |
Deyim |
use (a little) (bit of) elbow grease f.
|
güçlü bir şekilde ovmak/fırçalamak |
|
294 |
Deyim |
use (a little) (bit of) elbow grease f.
|
kuvvetlice ovmak/fırçalamak |
|
295 |
Deyim |
use (a little) (bit of) elbow grease f.
|
sertçe çitilemek |
|
296 |
Deyim |
use (a little) (bit of) elbow grease f.
|
kol gücüyle temizlemek |
|
297 |
Deyim |
use (a little) (bit of) elbow grease f.
|
biraz kol gücü kullanmak |
|
298 |
Deyim |
use (a little) (bit of) elbow grease f.
|
biraz fiziksel güç uygulamak |
|
299 |
Deyim |
have a little visitor f.
|
regl döneminde olmak |
|
300 |
Deyim |
have a little visitor f.
|
aybaşı olmak |
|
301 |
Deyim |
have a little visitor f.
|
adet olmak |
|
302 |
Deyim |
have a little visitor f.
|
menstrüasyon döneminde olmak |
|
303 |
Deyim |
throw a little light on (something) f.
|
(bir şeyi/konuyu) bir nebze aydınlığa kavuşturmak |
|
304 |
Deyim |
throw a little light on (something) f.
|
(bir şeye/konuya) bir nebze ışık tutmak |
|
305 |
Deyim |
throw a little light on (something) f.
|
(bir şeyi/konuyu) bir nebze aydınlatmak |
|
306 |
Deyim |
throw a little light on (something) f.
|
(bir şeyi/konuyu) bir nebze açıklamak |
|
307 |
Deyim |
throw a little light on (something) f.
|
(bir şeyi/konuyu) bir nebze açıklığa kavuşturmak |
|
308 |
Deyim |
throw a little light on (something) f.
|
(bir şeye/konuya) bir nebze açıklık getirmek/kazandırmak |
|
309 |
Deyim |
be (a bit, a little) on the cold side f.
|
biraz fazla soğuk olmak |
|
310 |
Deyim |
be (a bit, a little) on the cold side f.
|
biraz fazla soğuk kaçmak |
|
311 |
Deyim |
be (a little) slow on the uptake f.
|
(biraz) ağır/yavaş kavramak |
|
312 |
Deyim |
be (a little) slow on the uptake f.
|
anlamakta (biraz) zorluk/sıkıntı çekmek |
|
313 |
Deyim |
be ( a little) on the cold side f.
|
(biraz) soğuk olmak |
|
314 |
Deyim |
be ( a little) on the cold side f.
|
(biraz) soğuk kaçmak |
|
315 |
Deyim |
be ( a little) on the small side f.
|
(biraz) küçük olmak |
|
316 |
Deyim |
be ( a little) on the small side f.
|
(biraz) küçük kaçmak |
|
317 |
Deyim |
tell a (little) white lie f.
|
(küçük) masum bir yalan söylemek |
|
318 |
Deyim |
tell a (little) white lie f.
|
(küçük) beyaz bir yalan söylemek |
|
319 |
Deyim |
tie (something) up in a neat little bow f.
|
(bir şeyi) güzelce toparlayarak bitirmek |
|
320 |
Deyim |
tie (something) up in a neat little bow f.
|
(bir şeyi) sonuca bağlamak |
|
321 |
Deyim |
tie (something) up in a neat little bow f.
|
(bir şeyi) tatmin edici şekilde sonlandırmak |
|
322 |
Deyim |
tie (something) up in a neat little bow f.
|
(bir şeyi) ucu açık bırakmamak |
|
323 |
Deyim |
a little green s.
|
rengi sararmış/atmış/solmuş |
|
324 |
Deyim |
a little leery s.
|
temkinli yaklaşan |
|
325 |
Deyim |
a little off s.
|
soluk |
|
326 |
Deyim |
a little off s.
|
tuhaf |
|
327 |
Deyim |
a little leery s.
|
emin olamayan |
|
328 |
Deyim |
a little off s.
|
solgun |
|
329 |
Deyim |
a little off s.
|
hatalı |
|
330 |
Deyim |
a little green s.
|
yüzü gözü sararmış/solmuş |
|
331 |
Deyim |
a little leery s.
|
ihtiyatlı davranan |
|
332 |
Deyim |
a little off s.
|
keyifsiz |
|
333 |
Deyim |
a little off s.
|
yetersiz |
|
334 |
Deyim |
a little leery s.
|
tedbirli davranan |
|
335 |
Deyim |
a little off s.
|
rahatsız |
|
336 |
Deyim |
a little off s.
|
bozulmuş |
|
337 |
Deyim |
a little off s.
|
hasta |
|
338 |
Deyim |
a little off s.
|
pörsümüş |
|
339 |
Deyim |
a little off s.
|
kötü |
|
340 |
Deyim |
a little off s.
|
çürümüş |
|
341 |
Deyim |
a little green s.
|
acemi |
|
342 |
Deyim |
a little green s.
|
deneyimsiz |
|
343 |
Deyim |
a little green s.
|
tecrübesiz |
|
344 |
Deyim |
a little green s.
|
toy |
|
345 |
Deyim |
a little green s.
|
ham |
|
346 |
Deyim |
a little green s.
|
beti benzi solmuş |
|
347 |
Deyim |
a little green s.
|
yüzü sararmış |
|
348 |
Deyim |
a little off go to a bit s.
|
kafadan kontak |
|
349 |
Deyim |
a little off go to a bit s.
|
sıyırmış |
|
350 |
Deyim |
a little off go to a bit s.
|
tahtaları eksik |
|
351 |
Deyim |
a little off go to a bit s.
|
tuhaf |
|
352 |
Deyim |
a little off go to a bit s.
|
garip |
|
353 |
Deyim |
a little off go to a bit s.
|
yanlış |
|
354 |
Deyim |
a little off go to a bit s.
|
sorunlu |
|
355 |
Deyim |
a little off go to a bit s.
|
yetersiz |
|
356 |
Deyim |
a little off go to a bit s.
|
olmamış |
|
357 |
Deyim |
a little off go to a bit s.
|
(yiyecekler için) bozulmuş ya da çürümüş |
|
358 |
Deyim |
(a little/bit) rough around the edge s.
|
kaba ama iş görür |
|
359 |
Deyim |
(a little/bit) rough around the edge s.
|
vasat ama işe yarar |
|
360 |
Deyim |
(a little/bit) rough around the edge s.
|
kusursuz değil ama iş görür |
|
361 |
Deyim |
(a little/bit) rough around the edge s.
|
bakımsız ama kullanılabilir durumda |
|
362 |
Deyim |
(a little/bit) rough around the edge s.
|
kaba saba |
|
363 |
Deyim |
(a little/bit) rough around the edge s.
|
eğitimsiz |
|
364 |
Deyim |
(a little/bit) rough around the edge s.
|
incelikten/kibarlıktan yoksun |
|
365 |
Deyim |
(a little/bit) rough around the edge s.
|
görgüsüz |
|
366 |
Deyim |
(a little/bit) rough around the edge s.
|
kültürsüz |
|
367 |
Deyim |
(a little/bit) rough around the edge s.
|
akşamdan kalma |
|
368 |
Deyim |
a little bit [us] zf.
|
kısa bir süre |
|
369 |
Deyim |
a little bit zf.
|
bir dereceye kadar |
|
370 |
Deyim |
a little bit zf.
|
bir nebze |
|
371 |
Deyim |
a little bit of bread and no cheese [uk] expr.
|
kuşun ötüş şeklinden anlamı bir cümle çıkarma |
|
372 |
Deyim |
a little from column a, a little from column b expr.
|
biraz şundan biraz bundan |
|
373 |
Deyim |
a little from column a, a little from column b expr.
|
biraz ondan biraz bundan |
|
374 |
Deyim |
a little bird whispered in my ear expr.
|
bana kuşlar söyledi |
|
375 |
Deyim |
(a little/bit) rough and ready expr.
|
kaba ama iş görür |
|
376 |
Deyim |
(a little/bit) rough and ready expr.
|
vasat ama işe yarar |
|
377 |
Deyim |
a little stone can upset a large cart expr.
|
ummadık taş baş yarar |
|
378 |
Deyim |
a little (bit) (too) rich for (one's) blood expr.
|
antipatik (zenginlik) |
|
379 |
Deyim |
a little (bit) (too) rich for (one's) blood expr.
|
görgüsüz |
|
380 |
Deyim |
a little (bit) (too) rich for (one's) blood expr.
|
zevksiz/zarafetten uzak |
|
381 |
Deyim |
a little (bit) (too) rich for (one's) blood expr.
|
kabaca göze sokulan (zenginlik) |
|
382 |
Deyim |
a little (bit) (too) rich for (one's) blood expr.
|
çok pahalı |
|
383 |
Deyim |
a little (bit) (too) rich for (one's) blood expr.
|
(birinin) ödeyemeyeceği kadar pahalı |
|
384 |
Deyim |
a little (bit) (too) rich for (one's) blood expr.
|
aşırı pahalı |
|
385 |
Deyim |
a little (bit) (too) rich for (one's) blood expr.
|
(birinin) bütçesini çok aşan |
|
386 |
Deyim |
a little (bit) (too) rich for (one's) blood expr.
|
(biri) için çok/aşırı pahalı |
|
387 |
Deyim |
a little (bit) (too) rich for (one's) blood expr.
|
(biri) için çok yağlı |
|
388 |
Deyim |
a little (bit) (too) rich for (one's) blood expr.
|
(biri) için aşırı yağlı |
|
389 |
Deyim |
a little (bit) (too) rich for (one's) blood expr.
|
(biri) için çok ağır/şekerli |
|
390 |
Deyim |
a little (bit) (too) rich for (one's) blood expr.
|
(birinin) damak zevkine göre aşırı yağlı/ağır/şekerli |
|
391 |
Deyim |
a little (bit) pricey expr.
|
biraz tuzlu |
|
392 |
Deyim |
a little (bit) steep expr.
|
biraz pahalı |
|
393 |
Deyim |
a little (bit) steep expr.
|
biraz tuzlu |
|
394 |
Deyim |
a little bit (of something) goes a long way expr.
|
(bir şeyin) birazı yeter |
|
395 |
Deyim |
a little bit (of something) goes a long way expr.
|
az miktarda (bir şey) yeterli olur |
|
396 |
Deyim |
a little bit (of something) goes a long way expr.
|
az miktarda (bir şey) iş görür |
|
397 |
Deyim |
a little bit (of something) goes a long way expr.
|
azıcık (bir şey) yeterli olur |
|
Speaking |
|
398 |
Konuşma |
just a little friendly advice from me i.
|
benden sana bir dost nasihatı |
|
399 |
Konuşma |
just a little friendly advice from me i.
|
benden sana bir arkadaş nasihatı |
|
400 |
Konuşma |
I know a little expr.
|
az biliyorum |
|
401 |
Konuşma |
you seem a little off expr.
|
aklın başka yerde gibi |
|
402 |
Konuşma |
you're not a little girl anymore expr.
|
artık küçük bir kız değilsin |
|
403 |
Konuşma |
a little later expr.
|
az sonra |
|
404 |
Konuşma |
I'll see you in a little while expr.
|
birazdan görüşürüz |
|
405 |
Konuşma |
you remind me a little of myself expr.
|
bana bir parça kendi halimi anımsatıyorsun |
|
406 |
Konuşma |
a little tiring expr.
|
biraz yorucu |
|
407 |
Konuşma |
to exaggerate a little expr.
|
biraz abartacak olursak |
|
408 |
Konuşma |
can you rewind it just a little bit? expr.
|
biraz başa sarabilir misin? |
|
409 |
Konuşma |
why don't you get off my back a little bit? expr.
|
biraz yakamdan düşsen nasıl olur? |
|
410 |
Konuşma |
nothing wrong with a little romance expr.
|
biraz romantizmin kimseye zararı olmaz |
|
411 |
Konuşma |
just a little friendly advice from me expr.
|
benden sana bir dost tavsiyesi |
|
412 |
Konuşma |
tell me a little about yourself expr.
|
biraz kendinden bahsetsene |
|
413 |
Konuşma |
just stay a little longer expr.
|
biraz daha kal |
|
414 |
Konuşma |
just have a little class expr.
|
biraz kaliteli ol |
|
415 |
Konuşma |
I'm a little nervous expr.
|
biraz gerginim |
|
416 |
Konuşma |
my head's a little dizzy expr.
|
biraz başım dönüyor |
|
417 |
Konuşma |
I'm a little stressed expr.
|
biraz stresliyim |
|
418 |
Konuşma |
I'm a little nervous expr.
|
biraz stresliyim |
|
419 |
Konuşma |
I'm a little nervous expr.
|
biraz heyecanlıyım |
|
420 |
Konuşma |
I have a little time expr.
|
biraz zamanım var |
|
421 |
Konuşma |
I got quite a little green thumb expr.
|
bitki yetiştirmekten çok iyi anlıyorum |
|
422 |
Konuşma |
my dad is a little overweight expr.
|
benim babam biraz kilolu |
|
423 |
Konuşma |
i need a little help expr.
|
biraz yardıma ihtiyacım var |
|
424 |
Konuşma |
why don't you show us a little respect? expr.
|
bize biraz saygı göstermeye ne dersiniz? |
|
425 |
Konuşma |
I was a little shocked expr.
|
biraz şaşırdım |
|
426 |
Konuşma |
aren't you a little old for this? expr.
|
bunun için biraz fazla yaşlı değil misin? |
|
427 |
Konuşma |
when i was a little girl expr.
|
ben küçük bir kızken |
|
428 |
Konuşma |
I am a little busy expr.
|
biraz meşgulüm |
|
429 |
Konuşma |
just a little friendly advice from me expr.
|
benden sana bir arkadaş tavsiyesi |
|
430 |
Konuşma |
I'm running a little late expr.
|
biraz geç kalıyorum |
|
431 |
Konuşma |
is it a little weird? expr.
|
biraz tuhaf değil mi? |
|
432 |
Konuşma |
you gotta give me a little credit for that expr.
|
bu konuda hakkımı teslim etmelisin |
|
433 |
Konuşma |
I'm getting a little freaked out expr.
|
biraz tırsmaya başladım |
|
434 |
Konuşma |
I've been around a little bit expr.
|
ben de bu yollardan geçtim |
|
435 |
Konuşma |
it's a little expensive expr.
|
biraz pahalı |
|
436 |
Konuşma |
I am a little scared expr.
|
biraz korkuyorum |
|
437 |
Konuşma |
is it a little strange? expr.
|
biraz tuhaf değil mi? |
|
438 |
Konuşma |
wait a little expr.
|
bekle biraz |
|
439 |
Konuşma |
I'm just a little out of it expr.
|
biraz bunaldım |
|
440 |
Konuşma |
tell me a little about yourself expr.
|
biraz kendinden söz etsene |
|
441 |
Konuşma |
a little time apart would be good for both of us expr.
|
biraz ayrı kalmak ikimiz için de iyi olur |
|
442 |
Konuşma |
I'm a little bit tired expr.
|
biraz yorgunum |
|
443 |
Konuşma |
I've been a little bit careless expr.
|
biraz dikkatsiz davrandım |
|
444 |
Konuşma |
this huge tree grew from a little seed expr.
|
bu büyük ağaç küçük bir tohumdan büyüdü |
|
445 |
Konuşma |
is it a little strange? expr.
|
biraz garip değil mi? |
|
446 |
Konuşma |
I'm going to be a little late expr.
|
biraz gecikeceğim |
|
447 |
Konuşma |
is it a little strange? expr.
|
bu biraz garip değil mi? |
|
448 |
Konuşma |
laugh a little expr.
|
biraz gül |
|
449 |
Konuşma |
smile a little expr.
|
biraz gül |
|
450 |
Konuşma |
I'm trying to have a little fun expr.
|
birazcık eğlenmeye çalışıyorum |
|
451 |
Konuşma |
she's a little lonely out here by herself expr.
|
burada kendi başına biraz yalnızlık çekiyor |
|
452 |
Konuşma |
I was a little surprised expr.
|
biraz şaşırdım |
|
453 |
Konuşma |
you remind me a little of myself expr.
|
bana bir parça kendimi hatırlatıyorsun |
|
454 |
Konuşma |
what would you say if we went a little early expr.
|
biraz erken gitsek ne dersiniz? |
|
455 |
Konuşma |
a little louder expr.
|
biraz daha yüksek sesli |
|
456 |
Konuşma |
is it a little weird? expr.
|
biraz garip değil mi? |
|
457 |
Konuşma |
I'm a little early expr.
|
ben biraz erken geldim |
|
458 |
Konuşma |
I was a little shocked expr.
|
biraz afalladım |
|
459 |
Konuşma |
tell me a little about yourself expr.
|
bana biraz kendinden bahsetsene |
|
460 |
Konuşma |
I will be there in a little bit expr.
|
birazdan oradayım |
|
461 |
Konuşma |
you look a little blue expr.
|
biraz üzgün görünüyorsun |
|
462 |
Konuşma |
let them rest a little while longer expr.
|
bırak da biraz daha dinlensinler |
|
463 |
Konuşma |
bend your knee a little bit expr.
|
dizini biraz bük |
|
464 |
Konuşma |
let's go for a little ride expr.
|
hadi ufak bir gezintiye çıkalım |
|
465 |
Konuşma |
let's take a little walk around expr.
|
hadi biraz dolaşalım |
|
466 |
Konuşma |
give us a little credit expr.
|
güven bize biraz |
|
467 |
Konuşma |
laugh a little expr.
|
gülsene biraz |
|
468 |
Konuşma |
let's be a little realistic here expr.
|
gerçekçi olalım biraz |
|
469 |
Konuşma |
trust us a little bit expr.
|
güven bize biraz |
|
470 |
Konuşma |
smile a little expr.
|
gülsene biraz |
|
471 |
Konuşma |
I got my wires crossed a little expr.
|
hatlar karıştı biraz |
|
472 |
Konuşma |
things got a little out of hand expr.
|
işler biraz kontrolden çıktı |
|
473 |
Konuşma |
he is a little shorter than me expr.
|
o benden biraz kısa |
|
474 |
Konuşma |
why don't we talk a little bit about your father? expr.
|
neden biraz da baban hakkında konuşmuyoruz? |
|
475 |
Konuşma |
what about a little test? expr.
|
küçük bir teste ne dersin? |
|
476 |
Konuşma |
why don't you tell us a little bit about yourself? expr.
|
neden bize biraz kendinden bahsetmiyorsun? |
|
477 |
Konuşma |
leave the door open a little expr.
|
kapıyı biraz açık bırak |
|
478 |
Konuşma |
she is a little shorter than me expr.
|
onun boyu benimkinden biraz kısa |
|
479 |
Konuşma |
she is a little shorter than me expr.
|
onun boyu benden biraz kısa |
|
480 |
Konuşma |
she is a little shorter than me expr.
|
onun boyu benim boyumdan biraz kısa |
|
481 |
Konuşma |
he is a little shorter than me expr.
|
onun boyu benim boyumdan biraz kısa |
|
482 |
Konuşma |
when i was a little boy expr.
|
küçük bir çocukken |
|
483 |
Konuşma |
there was a little girl expr.
|
küçük bir kız vardı |
|
484 |
Konuşma |
she is a little shorter than me expr.
|
o benden biraz kısa |
|
485 |
Konuşma |
he is a little shorter than me expr.
|
onun boyu benden biraz kısa |
|
486 |
Konuşma |
we've gotten a little far afield expr.
|
konudan saptık biraz |
|
487 |
Konuşma |
she i̇s a little shy expr.
|
o biraz utangaçtır |
|
488 |
Konuşma |
she i̇s a little shy expr.
|
o biraz utanıyor |
|
489 |
Konuşma |
cheer up a little expr.
|
neşelen biraz |
|
490 |
Konuşma |
they need a little lesson expr.
|
küçük bir derse ihtiyaçları var |
|
491 |
Konuşma |
he is a little shorter than me expr.
|
onun boyu benimkinden biraz kısa |
|
492 |
Konuşma |
we'll have a little break expr.
|
küçük bir mola vereceğiz |
|
493 |
Konuşma |
I want to ask you a little favor expr.
|
senden ufak bir iyilik istiyorum |
|
494 |
Konuşma |
cut your hair a little expr.
|
saçını biraz kes |
|
495 |
Konuşma |
that's a little too much, don't you think? expr.
|
sence de bu biraz fazla değil mi? |
|
496 |
Konuşma |
I want to tell you a little secret expr.
|
sana küçük bir sır vermek istiyorum |
|
497 |
Konuşma |
don't you think you're overreacting a little too much? expr.
|
sence de biraz aşırı tepki göstermiyor musun? |
|
498 |
Konuşma |
I have a little present for you expr.
|
sana küçük bir hediyem var |
|
499 |
Konuşma |
I'm a little busy now expr.
|
şu anda biraz meşgulüm |
|
500 |
Konuşma |
I hear a little sarcasm in your voice expr.
|
sesinde biraz alaycılık seziyorum |
|